Çocuklar “Söylediklerimizi” Değil “Yaptıklarımızı” Yaparlar
Çocukların en önemli ve etkili öğrenme yolları, öncelikle anne –
babalarını izlemek ve onların yaptıklarını taklit etmektir.
Çocuk
daha doğmadan ailesinin etkisine girer. Doğumla birlikte ailesiyle
etkileşimi hızlanır. Kişiliğinin büyük çoğunluğu, ailede yaşanan
etkileşimlerin üzerine inşa olur. Aile ile etkileşimin en önemli unsuru
da model olmaktır. Yani sözlü olarak ifade edilen bir husus, ebeveyn
tarafından uygulanan hususlara göre daha az etkileyici özelliktedir.
Eğer ebeveynler çocuklarının bir şey yapmasını istiyorlarsa önce
kendileri yapsınlar. Çoğu zaman söylemelerine bile gerek kalmadan
çocuklarının kendilerini taklit edeceklerini göreceklerdir. Hatta öyle
ki ebeveynlerin bile farkında olmadıkları en ince ayrıntıları bile kopya
edecekler. Daha sonra ebeveynleri o davranışın kaynağı kendileri
olduğunu anlayınca ne kusursuz bir gözlem ve noksansız bir taklitle
karşılaştıklarını anlayacaklardır.Çocuklarımızın olumlu davranış özelliklerini geliştirmelerini istiyorsak
sadece onlara doğru model olmak yeterlidir. Muhakeme yeteneği
dediğimiz; iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, ahlakı, erdemi ve buna
benzer soyut
kavramları anlama ve algılama 10-11 yaşlarından itibaren
anlam bulmaya başlar.
Hedef
olumsuz davranışları söndürmek olduğuna göre, en kolay yöntem
düzeltmektir. Kararlı ve saldırganlıktan uzak sakin bir davranış
sergileyerek çocuğumuzun olumsuz davranışını tersine çevirmesini
sağlamaktır. Sabırla, size göre doğruyu göstererek, davranışını tersine
çevirmesini beklemek çocuğunuzun size olan güvenini artıracaktır. Zaman
gerektiren durumlar söz konusu olduğunda çocuğa olumsuz davranışını
düzeltmesi için izin verin ve gözlemleyin. Gergin tavırlar sergilemeniz
olumsuz davranışları pekiştirir ve isyan etmesine, saldırgan tavırlar
sergilemesine ya da içine kapanmasına sebep olabilir. Unutmayın ki
çocuklarımız bizim söylediklerimizi değil davranışlarımızı taklit ederek
uygulamayı tercih ederler.
‘Eğer’ ile başlayan cümleler kullanmayın
Ödül
de ceza da daha gerçekleşmemiş bir eylem için sunulmamalıdır. Çocuğa
‘’eğer yazılıdan 100 alırsan çok istediğin bilgisayarı alırım’’
koşullamasındaki başarısız olma şansı bırakmama duygusu ile ‘’eğer
tabağındakileri bitirmezsen televizyon izlemek yok’’ koşullamasındaki
çocuğa hissettirilen olumsuzluk aynıdır. Halbuki biz anne-babalar bunun
doğru olduğunu düşünür ve içimiz rahat ederek bu yönteme başvururuz.
Çocukta ‘eğer’le başlayan her cümle aynı olumsuz duyguları uyandırır.
İçinde başarısızlık, korku, eksiklik, koşul ve eleştiri barındıran
‘eğer’li yaptırımlar, sağlıklı bireylerin yetişmesini engeller.
Anne-baba
olarak amacımız; çocuğumuzun değer yargılarımıza, ahlaki doğrularımıza
ve toplumsal kurallara karşı saygı duymasını sağlamak olmalıdır. Her
yaşın cezası da ödülü de çocuğun gelişimine uygun ve eziyet
sınırlarından uzakta olmalıdır. Ödül-ceza yöntemini doğru uygulayıp
uygulamadığınızı çocuğunuzun cezasını da ödülünü de anlayışla
karşılamasıyla belirleyebilirsiniz. Çocuk isyan eder ya da içine
kapanır, sinerse yanlış uygulama yaptığınızı anlayabilirsiniz.
Anne-baba
olarak çizdiğiniz sınırlar içinde çocuğunuzun kendi davranışlarının
doğru veya yanlış olduğunu keşfetmesini sağlamak; ruh sağlığı yerinde,
kendine güvenen, çözüm odaklı bireyler olarak büyümelerini
sağlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder