27 Eyl 2012

BROŞÜRLER GELDİ

BU SENEKİ BROŞÜRLERİMİZ












Bireysel Öğrenci Danışmanlığı


Bireysel Öğrenci Danışmanlığı



1. KONU

Ruh halini kontrol etmeyi öğrenme,


Kendi hayatımızı yönetmeye başlamak için atmamız gereken en önemli adım, ruh halimizi ve dolayısıyla tepkilerimizi kontrol etmeyi öğrenmektir.
İyi ruh halleri, dayandıkları sürece, esnek ve karmaşık düşünebilme yeteneğimizi güçlendirir, dolayısıyla da zihinsel ya da kişiler arası sorunlara çözüm bulmayı kolaylaştırır. Bu açıdan, bir ruhun çözümüne kafa yoran kişiye yardımcı olabilmenin yollara dan biri de, ona fıkra anlatmak olabilir. Gülmenin, tıpkı coşku gibi, insanların daha geniş ve kolayca ilgi kurabilecek şekilde düşün' melerine, aksi takdirde gözden kaçacak ilişkileri fark etmelerini yardımcı olduğu söylenebilir. Bu zihinsel beceri, salt yaratıcılık içil değil, karmaşık ilişkileri algılamak ve verilmiş bir kararın neticelerini önceden görebilmek bakımından da önemlidir.
Ruh Hali Kontrolü, kendi ruh haliniz tarafından biryerlere sürüklenmekten kurtulup, onu kendi yararınıza kullanmaya başlamanız için gereken temeli sağlayacak
Ruh halindeki hafif değişiklikler bile düşünme sürecini sarsar. Plan yaparken veya karar alırken, iyi ruh halindeki kişiler daha geniş ve olumlu düşünmeye yönelten algısal bir eğilim gösterirler. Bunun bir nedeni de, belleğin ruh haline göre çalışmasıdır; yani, iyi ruh halindeyken, daha olumlu olayları hatırlarız; kendimizi iyi hissettiğimiz bir sırada, işin iyi ve kötü yanlarını düşünürken bellek bizim verileri tarttığımız terazinin olumlu kefesine ağırlığını koyar ve örneğin, biraz maceracı ya da riskli bir şeyler yapabilmemizi kolaylaştırır.

21 Eyl 2012

BİLİNÇLİ AİLE

BİLİNÇLİ AİLE




Bilinçli aile; başarılı VE mutlu öğrenci demek!


Bilinçli olmak, farkında olmaktır. Bize doğru ve iyi  gelenin farkında olmak kadar yanlış gelenin de farkında olmaktır."Senin için neyin en iyisi olduğu­nu ben biliyorum," inancı, çok küçük oldukları dönem­lerde doğru olabilir ama yaşları büyüdükçe, bu doğruluk azalır. Hayatlarının gidişatıyla ilgili onlardan ne kadar beklentiniz olursa, onlarla birlikte olmaktan ziyade, kendi zihninizin içinde olursunuz. Zaman içinde hata­lar yapacaklardır ve bu yüzden bazı acılara katlanmak zorunda kalacaklardır; bu herkes için geçerlidir. Aslın­da yaptıkları hata, sadece size göre bir hata olabilir. Size göre hata olan bir şey, çocuklarınızın yapmaya, ya da deneyimlemeye ihtiyaç duydukları herhangi bir şey olabilir. Onlara yardımcı olun, yol gösterin, ama özellikle yetişkinliğe ulaşmaya başladıkları dönemlerde, zaman zaman hata yapmalarına izin verin, acı çekmelerine izin verin. 


Bilinçli Aile- Ebeveyn Koçluğu nedir?

Bizler ruhsal, bedensel, zihinsel bütünlük sağlayarak AİLELERİMİZE koçluk yapıyoruz. Aksi taktirde yapılan her türlü koçluk çalışmaları bütünlük oluşturmuyor. Sığ yaklaşımlar, bu dünyamızın aile bireylerine işlemiyor. Derin ve yargısız yaklaşımlar bütün oluşturuyor. Ortada problem yok. Sadece aile bireylerinin birbirlerini anlama metodlarını gösteriyoruz. Her türlü kavramı, düşünceyi, şartlanmayı yetişkin dediğimiz ebeveynlerin koyduğu kuralları bir kenara bırakıyoruz.

Ebeveyn koçluğu, çocuklarımıza doğru iletişim kanallarından ulaşmayı sağlarken koçluk becerilerini ebeveynlere aktararak çocuklarımızın içlerindeki potansiyeli keşfetmelerini sağlarlar.Kişisel eğilimleri ve dünyası anlaşılan çocuklar agresif ve disiplinsiz davranışlarla kendilerini ve ailelerini mutsuz etmezler. Ebeveyn koçluğu, anne babalar arasında da tartışmalara neden olan görüş ayrılıklarını ortadan kaldırırken çocukların tek bir anlayışı modellemelerini sağlar.

Ebeveyn koçluğu yeni doğdukları andan itibaren alınabilecek bir hizmettir. Çocuklarımızın eğitim ve sonrasındaki kariyer seçimi aşamasına kadar destek üreten bu hizmet, sağlıklı birey, aile ve toplum konusunda sorumluluk duyan ebeveynlerimize kapısını açmaktadır.















18 Eyl 2012

OYUNCAK SEÇERKEN

OYUNCAK SEÇERKEN



Piyasada satılan her oyuncak, çocuklar için uygun mudur? Elbette değildir. Hangi yaşta olursa olsun çocuğunuz için oyuncak satın alırken mutlaka doğru olanı seçmelisiniz.Oyuncak çocuğun yaşı ve gelişim düzeyine uygun olmazsa uyarıcı özellik taşımayacak, çocuğu gelişimsel ilerlemeye yöneltmeyecektir.

En büyük tehlike ise : İlköğretim öğrencilerinde günde bir saatten fazla bilgisayar başında oynanan oyunların okul derslerinin unutulmasına yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.


Araştırmalar elektronik oyuncakların ve bilgisayar oyunlarının çocukları tüketici birey olarak yetişmesini sağlamakta, evdeki eşyalarla veya doğada bulunan malzemelerle yapılan oyuncakların ise çocukları doğaya ve çevresine saygılı kişiler haline getirmede yararı olmaktadır. Çocukların oynadığı oyuncak silahlar da aynı mesajı veriyor ve bu tür oyuncakların çocukları şiddete yönlendirdiğini hepimiz yaşamaktayız. Oyuncak silahlarda, silahın çocuklara verdiği mesaj önemlidir. Silah kullanım şekli ve amacı itibariyle bir canlıyı etkisiz hale getirmek veya cansız bir yapıyı imha etmek için kullanılmaktadır. Her iki durumda da güç söz konusudur. Oyuncak silahlar çocuklarda başarı ve sevgi odaklı karakter profili yerine, güç odaklı karakter profilini modellemektedir. Bu modelleme ileride çocuğun ikili ilişkilerinde kazanan ya da kaybeden bir birey olmasına neden olmaktadır. 


Çocuk oyun oynarken özgürdür, kuralları kendi koyar-bozar, yetişkinlerin kısıtlamaları yoktur. Oyun, çocuğun gelişimi ve yetiştirilmesi yönünden oldukça önemli bir olaydır ve çocuk açısından bakıldığında oyun, çocuğun en önemli işi, oyuncaklar ise en önemli aracıdır. Çocukta tutucu taklit ve bellek yüksek olduğu için, oyunları zihninde iyi saklamakta canlı tutmaktadır.Oyun çocukların en doğal anlaşma ortamıdır. Bir araya gelen çocuk daha birbirlerinin adını bile bilmeden hemen oyuna başlarlar. Çünkü çocuklar en iyi, rahat oyunda kendilerini ortaya koyarlar.

SON OLARAK DAHA NİTELİKSEL KONUŞACAK OLURSAK
OYUNCAK SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLECEKLER

• seçilecek oyuncak çocuğun yaşına, ilgisine, becerisine ve içinde bulunduğu gelişimsel döneme uygun olmalıdır.
*** Şiddete yönlendiren oyuncaklar alınmamalıdır.
• Oyuncaklar çok karmaşık olmamalı ve dayanıklı olmalı.
• Çocuğun tek başına oynayabileceği oyuncaklar olmalı.
• Oyuncaklar beceriyi artıracak özellikte olmalıdır. Bu nedenle basit karmaşığa doğru oyuncak tercihi yapılmalıdır.
• Oyuncak alınırken çocuklar asında cinsiyet ayrımı yapılmamalı.
• Alınan oyuncaklar çok yönlü olmalıdır. 
• Çocuğun yaşına uygun oyuncak alınmalıdır.
• Alışverişe gitmeden önce alınacak oyuncak karalaştırılmalıdır.
• Bakım onarım ve temizlenmesi kolay olmalıdır.
• Paylaşma duygusunu geliştirici olmalıdır.
• Yapı ve işleyiş bakımından çabuk anlaşılır olmalıdır. 
• Çocuğun merak ve ilgisini çekebilmelidir.
• Çocuğun hoşuna gidebilecek renkte ve şekilde olmalıdır.
• Oyuncakların büyüklüğü onun bedensel özelliğine göre seçilmelidir.
• Sökülebilir tarzda olmalıdır. Oyuncağını böylece kırmadan merakını giderebilir. 
• Çocuğun sağlığını (psikolojik ve fizyolojik sağlığı)bozucu olmamalıdır. 






ÖZGÜRLÜK VE SINIRLAMALAR

ÖZGÜRLÜK VE SINIRLAMALAR



Çocuklarımızı özgür yetiştirmek hepimizin savunduğu ve bunun için uğraştığı bir olgudur. "Aman bizler kısıtlandık biz çocuğumuzu bu şekilde büyütmeyelim", diyenler çoktur. Sağlıklı bireyler yetiştireceğiz  diye terbiyesi bozuk, karşısındakinin özgürlüğünü kısıtlayan bireyleri topluma kazandırmak ne kadar yararlı? 

Temel eğitim çağındaki çocukların, cezalandırılma korkusu ya da ödüllendirme arzusu nedeniyle yalan söylediği belirtildi. Çalma davranışının kökeninde ise sevgi açlığı bulunduğu belirtildi.

Çocuklarımızı yetiştirme tarzlarımız, ailemizin yapısı, hatta anne –baba olarak bizlerin karakterleri onların toplum içindeki davranışlarını, tepkilerini ve kişiliklerini etkilemektedir. Çocuğumuzdan beklediğimiz aslında ona verdiğimizle sınırlıdır bir yerde. Özellikle çocuklarımıza sunduğumuz özgürlükler ya da getirdiğimiz sınırlamalar onların gerek aile içinde, gerekse toplum içinde ilişkilerini ve davranışlarını etkileyecektir.

Aile yapılanmalarına bakıldığında 5 farklı tablo çıkmaktadır. Bu farklı aile çeşitleri anne-babaların çocuklarına yönelik disiplin tutumları bakımından birbirlerinden ayrılır.


1. Aşırı baskıya dayanan otoriter tutum.
2. Aşırı serbestliğe dayanan çocuk-merkezli tutum.
3. Dengesiz, tutarsız ve sorumsuz tutum.
4. Aşırı koruyucu ve kollayıcı tutum.
5. Sevgiye dayalı, güven verici, hoşgörülü tutum.


Bir çocuk sevgi, şefkat, yardımlaşma, sadakat, işbirliği, sorumluluk ve güven duygularını ancak aile içinde yaşayarak öğrenebilir. Özellikle ilk 6 yıl çocuğun yaşadığı ortamın etkileri ömrü boyunca onun karakterini şekillendirir. Zira çocuğun her yönden gelişimi ilk 6 yılında gerçekleşir. Bu evrede çocuk çevresini ve kendini tanır. Bu tanıma sürecinde çocuğa çeşitli noktalarda özgürlükler verilmeli, sınırlar ise gerektiğinde çizilmelidir.

17 Eyl 2012

FARKI YARATAN ANNE VE BABADIR

FARKI YARATAN ANNE VE BABADIR






Çocuğunuzun eğitimindeki en önemli faktör sizin aktif katkınızdır. 

Öğrenme psikolojisinin en önemli kuralı istek duymaktır. İnsan ancak istediği şeyi öğrenir ve isterse bir şeyi mutlaka öğrenir. Öğrenme isteği olmadan hiç bir şeyi öğrenmek mümkün değildir. Öğrencilere kendilerini doğru tanıma fırsatı verilmeli ve onlar yetenekleri, ilgileri, istekleri doğrultusunda öğrenmeye hazır olmalıdır. Çünkü öğrenmeyi etkileyen en önemli etmen öğrenmeye istekli ve hazır olmaktır.

Birçok ana baba, çocuklarının başarıları üzerindeki etkilerinin tam olarak farkında değil. Oysa ailenin çocuk üzerindeki etkisi sandığımızdan daha da fazladır. Böyle olması şaşırtıcı bir şey de değildir. Çünkü çocuk, zamanının çok büyük bir bölümünü ailesiyle birlikte ya da evinde geçirmektedir. Kişilik özelliklerini, karakterini, alışkanlıklarını hep evde kazanmaktadır

Öğrencinin kendi özgüvenini kazanması, bilinçli bir çalışma programı uygulaması başarıyı getirecektir. Kendine güvenmeyen bir çocuğun başarma isteği duyması zor. Başarma isteği duymak, başarılı olmanın getireceği sonuçları önceden hissetmek çalışma heyecanı verebilir. Öncelikle yapabileceği, başarabileceği işleri yaptırmak, sevdiği dersleri, konuları öne çıkarmak onun cesaretini artırabilir. çalışma alışkanlıklarındaki düzensizlikleri, öğrenme konusundaki yanlışlıkları düzeltmek çocuğun zaman kaybını önleyecektir. Kalıcı öğrenme, sık tekrar gerektirir. 
Bazı Aktiviteler

1.Çocuğunuzla Konuşun
2.Soru Sormaya Cesaretlendirin
3.Yetişkin Kelimeleri Kullanın
4.Çocuklarınıza Düzenli Bir Yatma Saati Ayarlayın
5.Problemlerine Yardımcı Olun (Sorunlarıyla İlgilenin)
6.Görselleştirmeyi Öğretin 
 

12 Eyl 2012

ÇOCUKTA BAĞIMLILIK- AYRILIK KORKUSU VE OKUL

ÇOCUKTA BAĞIMLILIK- AYRILIK KORKUSU      VE OKUL


Çocuklarımızı kendimize bağımlı yetiştirmek onlara olan sevgimizin bir ürünü olmaktan çıkarak onlara zarar verebiliyor. Onları yaşına uygun özgür bırakmayarak kas gelişimlerine kadar etkiliyoruz. Yapamamak onlarda psikolojik çöküntü, hatta depresyona varan çeşitli sıkıntılar doğurabiliyor. Bu gibi durumlarda veliler "Çocuğum okulda zarar görüyor" diyerek sorumluluğu karşı tarafa yükleyerek, sorunun kökenine inmek yerine GÖRMEZDEN GELEREK çözümsüzlük içinde kalıyor. Kendince bulunan okula göndermemek, okul okul gezdirmek gibi çözümler onların hayata hazırlanmasını etkiliyor. 

Bağımlılığın başlıca nedenlerinden biri anne-baba tutumlarından olan aşırı koruyucu kollayıcı tutumdur. Çocuk aşırı ilgi ve sevgiye boğulmuş, istekleri hemen yerine getirilmiş, kendine ait işleri yapması için hiç fırsat tanınmamıştır. Çocuğun deneme yanılma yoluyla öğrenmesi engellenmiş ve her şeyde hazıra alıştırılmıştır. Çevreden gelebilecek tehlikeler abartılmış, dış ortamdan izole edilmiştir. Çocuğun büyümesini ve olgunlaşmasını geciktiren bu davranışlar onun iyiliği için yapılmıştır. Bağımlı çocukların aileleri aşırı sevecen ve çocuklarına aşırı ilgi gösteren kişilerdir. Bu aşırı düşkünlük ancak kendi huzurlarını sağlamaya yetmektedir.. Bu nedenle bu tutumunun çocuğunun gelişimini yavaşlattığını göremez.


Çocuklarla iletişime geçebilmek ve sorunları anlayabilmek, başlı başına bir beceri ve eğitim gerektirir. Gerek ailesi ile gerekse anneanne- babanne tarafından büyütülen çocuklara aşırı koruyucu ve kontrolcü olurlarsa sorun başlıyor demektir. 


OKULDA YAŞANACAK SORUNLAR

- Kendine güven eksikliği
- Okul ödevlerini tamamlama ve düzeltmede yetersizlik hissi,
- Sınıf içinde bağımsız düşünmeme
- Arkadaş edinmeme ve ilişkiyi sürdürebilmekte güçlükleri
 -Tenefüslerde arkadaşlarıyla oynamak yerine öğretmenleriyle oturmayı tercih eder.
- Sürekli daha fazla onay yönlendirme, kabul ve öğüt için öğretmenine başvurur.
- Öğretmeninin yanında oturup her adımda yardım etmedikçe sınıf içinde yeni bir etkinliğe katılmayı istemez.
- Anne babası yardım etmek için uygun durumda olana kadar ödevlerini yapmak için bekletir.
- Okula gitmeyi istemez.

ÇOCUKLAR GÜNDE KAÇ SAAT TV IZLEMELI



    ÇOCUKLAR GÜNDE KAÇ SAAT TV İZLEMELİ




Son yıllarda ortaya çıkan istatistiksel  verilere göre 6 - 12 yaş çocuklar hafta da ortalama 25 saat televizyon izlemektedir. Bu da ortalama günde 3,5 saat izleme anlamına gelmektedir. Daha küçük yaş grubunda ya da ebeveyn denetimi az, hatta Televizyon seyretmeye yönlendirme ve, örnek olarak özendirme çok olan çocuklarda günde 6 - 8 saatte dek çıkabilmektedir. 


6-12 yaş arası aşırı televizyon seyretmek ev ödevine ayırdığı zamanı azaltmakta ve yaratıcı oyun kabiliyetini azaltmaktadır. Dolayısıyla anne babaların okul çağı çocuklarda programlarını seçerek belgesel ve öğretici programları spor müzik içerikli programları 1-2 saatle sınırlamaları gerekir.

Tekrarlayan deneyimler kalıpların oluşmasına yol açar
 Bu kalıplar düşünme, konuşma, problem çözme, dikkatini toplama ve devam ettirme ve başkaları ile iletişim kurma gibi becerileri etkiler. 

Dikkat toplamayı zorlaştırır
Araştırmalar çocukların hızla değişen görüntülerin yer aldığı televizyon programlarını izledikten sonra okuma ve yap-boz çözme gibi uzun süre dikkat gerektiren görevlere kendilerini veremediklerini göstermiştir.

Çocukların diğer faaliyetlere katılımını engeller
Çocuklar ne kadar fazla televizyon izlerlerse; gelişim ve sağlıkları açısından büyük önem taşıyan oyun, sosyalleşme ve egzersize ayırdıkları zaman da o kadar azalır.

Aktif öğrenmeyi engeller
Çocukların pratik yapmaları yani konuşmayı, yazmayı ve düşünmeyi “aktif olarak” öğrenmeleri gerekir. 

Küçük çocuklar gördüklerinin gerçek olmadığını anlayamazlar
Altı yaşından küçük çocuklar televizyonda gerçek ile hayali olan arasındaki ayrımı anlamakta güçlük çekerler. Bu yaşlardaki çocuklar neden ve sonuç ilişkisini de tam olarak anlayamazlar. Kahramanlara benzemek isterler
6-9 yaş arasındaki çocuklar da özellikle gerçek yaşama benzeyen sahnelerde gerçek olan ile hayali olanı ayırmakta zorluk çekerler. Hayranlık besleme eğiliminde olurlar ve kahramanlara benzeme isteği duyarlar.

Odasında televizyon olmamalı
Odasında televizyon bulunan çocukların okul başarılarının, televizyonun evin ortak bölümlerinde bulunduğu evlerde yaşayan çocuklara kıyasla daha düşük olduğunu araştırmalar ortaya koymuştur.

Korku ve kaygılara neden olabilir
Çocuklar korkutucu programlara ne kadar fazla maruz kalırlarsa, dünyanın korkutucu bir yer olduğuna da o kadar fazla inanırlar. Bu da onların kaygılı olmalarına neden olur.

Kendisi hakkındaki düşünceleri etkilenebilir

Çocuğun hayranlık duyduğu figürler kendisi ile ilgili düşüncelerini de etkileyebilir. Neyin iyi, neyin değerli olduğu, nasıl davranacağı ve nelere değer vereceği gibi konulardaki fikirlerinin şekillenmesinde sizden öğrendiklerinin yanında, ekranda gördüğü ünlü kişiler de etkili olabilir.

Televizyon çocukların davranış, inanç ve yaşama bakışlarını ne ölçüde etkiler? 
Çocukların davranış, inanç ve yaşama bakışlarının etkilenme derecesi televizyon programlarının gerçek oluşuna ne derece inandıkları ile bağlantılıdır.
 



10 Eyl 2012

ÖĞRENCİ STRES ÖLÇME

ÖĞRENCİ STRES ÖLÇME 




Stres, kişinin çevreyle uyumunu bozar ve kapasitesini zorlar. Stresi tanımlamak gerekirse, bireyin kendisini rahatsız eden bir ortamda organizmanın verdiği cevaptır. Vücut, stresli halde her duruma aynı tepkiyi vermez. Yani güzel bir olayla da karşılaşsa, kötü bir olayla da karşılaşsa her iki duruma da adaptasyon göstermek zorundadır.

STRES SİNYALLERİ 


DuygusalDüşünselDavranışsalFiziksel
Kaygı, Gerginlik, Huzursuzluk, Korku, UtanmaKendini eleştirme, konsantrasyon ve karar verme zorluğu, unutkanlık. başarısızlık ile ilgili düşüncelerKekeleme ya da benzeri konuşma güçlükleri, ağlama, sinirlilik, dişleri sıkma, iştah artması ya da azalmasıKaslarda gerginlik, ellerin terlemesi, baş ağrısı, sırt ya da boyun problemleri, sık hastalanma, yorgunluk hissi, hızlı nefes alma, çarpıntı, titreme

Öğrenciler

• Derslerde başarısız olduklarında meydana gelen stresle başa çıkma, 
• Öğretmen soru sorduğunda, soruyu cevaplayamama korkusuyla yaşadıkları
stresle başa çıkma, 
• Duygularını ifade edememekten kaynaklanan stresle başa çıkma

genel başlıkları ile karşılaşırlar.

Okul döneminde çocuk yepyeni bir yaşama başlamış ve farklı tavırlar geliştirme
ihtiyacındadır. Bu dönemde aile ve öğretmen tutumları çocuğun okul döneminde  başarılı olması açısından oldukça önem taşımaktadır. Okul başarısızlığı, kişisel  özellikler, aileden kaynaklanan sebepler, okuldan  kaynaklanan sebeplerden  kaynaklanabilir


Stresle baş edebilmenin yolu, stresi kontrol altına alabilmekten geçer. Bu şekilde  stres azaltılabilir ve sizin yararınıza işlemesi sağlanabilir. 




7 Eyl 2012

DERS ÇALIŞMA ORTAMI



DERS ÇALIŞMA ORTAMI




Kişinin başarıyı yakalaması da gerekli şartların oluşturulmasıyla mümkündür. Bu gerek şartlardan biri de “çalışma ortamı”dır. Çalışma ortamı kişinin başarısına doğrudan etkisi olan temel koşulların en önemlilerindendir.


Çalışma ortamınızda ilgiliniz dağıtacak değişik dokümanlar bulunmamalıdır. Sizin ders motivasyonunuzu olumsuz yönde etkileyecek tüm materyaller uzak tutulmalıdır.Oda sıcaklığı çalışmaya uygun olmalı sıcak ve soğuk olmamalı dır. Tavsiye edilen oda sıcaklığı 20-25 derece arasıdır. Bu aralıklar aşıldığında öğrenci sıcaktan gevşeyecek, öğrencinin uykusu gelecek; bu sıcaklıktan daha aşağısına düşüldüğünde ise öğrenci ders çalışmaya yoğunlaşamayacak hep kafasında soğukla mücadele olacaktır.

 Fırsat buldukça odanızı havalandırırsanız çok iyi olacaktır. Ortamda ki oksijen miktarındaki azlık mutlaka uyku getirmektedir.  Televizyon seyrederek, radyo dinleyerek veya müzik dinleyerek verimli ders çalışıldığı görülmemiştir. Eğer aklımızın bir kenarında bu sıkıntılı durum var, dizeler sizi ekrana bağlamışsa bu sizin için iyi bir sürecin yaşanmadığını göstermektedir. Koltukta veya çokça rahat bir ortamda ders çalışma sonucu da uyku ile sonuçlandığı için sert veya az yumuşak ortamlarda ders çalışmaya dikkat etmeliyiz.

6 Eyl 2012

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK



Öğrenilmiş Çaresizlik Nedir


Daha önce yaşadığı kötü tecrübeleri zihnine yazan kişi benzer durumlarda da aynı şeyi yaşayacağına inanarak tedirgin olur ve sorunun üstesinden gelmek için hiç çaba göstermez. Bu durum tekrar tekrar başarısız olma sonucu vazgeçme duygusu ve eylemidir.Özetle daha önce çaresiz kalınan durumlar nedeniyle, gelecekte ortaya çıkacak ve çıkan fırsatlar karşısında da çaresizmiş gibi hareket edilmesidir.

Öğrenilmiş çaresizlik tehlikelidir, gerçekten çaresiz iseniz, gerçekten yapacağınız birşey yoktur. Ancak bir çareniz var siz bir şey yapmıyorsanız, işte o zaman kaybediyorsunuz demektir.

Öğrenilmiş Çaresizliği Yenmek
Öğrenilmiş çaresizlikle başa çıkmanın yolu, kişinin istemese de, başaramayacağına inansa da "denemeye devam" etmesidir. Fakat gerçekten sonuç alınamayacaksa o zaman beklemek gerekebilir.
 Bütün ihtimalleri taramadan, "Kurtuluş yolu yok!" dememek gerekir.
Korkunun kendisi korkulan şeyden daha fazla zarar verir


Şu duyguları yenmemiz gerekiyor:
  1. Kararsızlık
  2. Tükenmişlik
  3. İsteksizlik
  4. Çaresizlik
  5. Engellemişlik hissi
  6. İncinme 


SANAT ATÖLYESİ VE YARATICILIK

SANAT ATÖLYESİ VE YARATICILIK




Bu çalışmalar özel bir sanat veya eğitim alt yapısı gerektirmez. İşi ve uğraşısı ne olursa olsun, sanat atölye çalışmalarında üretkenlik ve yaratıcılığın arttığı bir etkileşim söz konusudur. Kişi çevresine özgürce bakabilmeyi yaşantılarını estetik biçimlerde tanımlama ve ifade edebilmeyi geliştirir.

Sanat Atölyesinde ; 

• zaman ve mekanın bir düzen içinde olması, 
• materyallerin çeşitli olması, 
• uygulatıcının danışanına özgürlük tanıması, destek olması, güven vermesi, yarattıklarına ilgi duyması, onu kabullenmesi yaratıcı gelişme için gereken şartlardır.

Duygularını ifade etmekte zorlananlar, iletişim güçlüğü çekenler, konu hakkında neler yaşadığını netleştirmek isteyenler için rahat kullanılan bir yöntemdir. Özellikle çocuklar, ergenler, ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiler de iletişim yetersizliklerinde kısa sürede önemli farkındalıklar yaratabilir. Bununla beraber stresi azaltma, motivasyon çalışmaları ve kişisel potansiyellerimizi keşfetmede de kullanılır.

Sanat, çocuklarla olan iletişimi kolaylaştırır. Eğlenerek bize iç dünyalarını aktarmalarını sağlar.

Resim yapmayı bütün çocuklar sever, çünkü güzel olacak olmayacak diye kaygıları yoktur. Sadece içlerindeki duyguları, düşünceleri aktarmak için kullanırlar  malzemeleri... bu araçlar çocuğunuzun gizli dünyasına açılan pencereyi aralar. 

4 Eyl 2012

Ben Yapabilirim Diyen Var mı

Ben Yapabilirim Diyen Var mı ?




İnsanlar inancını kaybederse ve inanmazsa(İnançsız ise) başarısız ve mutsuz olur. Gerçekten inanan insan hiç bir zaman kötü duruma düşmez. İnanç hayatımızın kalitesini artırır. Ayrıca inancımızı başkalarına yayarak onlarında başarılı ve mutlu olmasını sağlarız. Başkalarının da mutlu olmasını sağlamak bizi daha mutlu ve huzurlu kılacak , başarımız artacaktır.
Hayatta “asla ben yapamam “ demek mutsuzluk ve başarısızlığın tek nedenidir.

Ben yapabilirim diyen  Birey;
Kendini iyi tanıyor,
Kendine güveniyor,
Ne istediğini biliyor,
Değerlerinin farkında,
Hedef belirleme becerisine sahip,
Başarmak için azimli,
Çözüm odaklı,
İyimser,
Zorluklarla baş ediyor,
Duygularını tanımlıyor ve yönetiyor,
Sağlıklı iletişim kuruyor,
Keyif alacak aktiviteler bulur ve yapar,
Seçim yapar ve karar verir,
Esnek düşünür,
Hızla uyum sağlar,
Sahip olduğumuz güçlü ve zayıf özelliklerimizle kendimizi olduğumuz kabul edelim. İstersek güçlü yanlarımızı daha güçlendirebilir. İnsandaki “ben yapamam!” duygusu hayatı zindan eder.
 “Ben yapabilirim’” duygusu  ise insanın daha mutlu ve başarılı bir hayat sürmesini sağlar.Onun için insanlar içlerindeki “Ben yapamam!” duygusunu atıp,onun yerine ” ben yapabilirim!” duygusunu yerleştirmelidir.

GELİN GÖRÜŞELİM


3 Eyl 2012

ARTIK ÇOCUĞUNUZA "ÇALIŞ" DEMEYİN

ARTIK ÇOCUĞUNUZA "ÇALIŞ" DEMEYİN




Çocuklarınızın çoğu, evde aileleri tarafından “ÇALIŞ” ikazlarının fazlalığından yakınmaktadırlar. Sürekli bu uyarıda bulunmak olumsuz etki yaparak çocuğunuzun çalışma azmini kıracaktır.

Çocuğunuzu iyi tanıyarak ondan başarabileceği düzeyde verim bekleyin. Kapasitelerinin üzerinde çalışmalarını istemeyin. Ondan not istemeyin, neler öğrendiğini, eksikliklerinin neler olduğunu ve bu konuda sizin yapabileceğiniz bir şey olup olmadığını sorun.. Onları asla başkalarıyla kıyaslamayın

  • Çocuğum hangi derse nasıl çalışacağını bilmiyor
  • Çocuğum derslerine çok çalışıyor ama istenilen başarıya ulaşamıyor
  • Çocuğum ders çalışmak için odasına giriyor, 15 dakikada  çıkıyor
  • Çocuğum ders çalışmaktan çok çabuk sıkılıyor
Bu gibi sorunlarınız varsa çözümünü bulmak bizden ama sizlere küçük bir bilgi:

Çocuklarınızı sizin istediklerinizi yapmaları için korkutmayın.
Yüksek sesle verilen hiçbir öğüt duyulmaz.
Ilımlı ve arkadaşça bir tavırla mesajlarınızın çok daha etkili bir biçimde onlara ulaşabileceğini unutmayın..

1 Eyl 2012

ÖZGÜVEN

ÖZGÜVEN



ÖZGÜVEN NEDİR?

Özgüven, bireyin kendisinden memnun olması, kendisi ve çevresiyle barışık yaşaması demektir.Özgüven, yaşama gücüne sahip ve mutlu olmaya layık bir kişi olma deneyimidir. Özgüven insana güç verir, enerjisini artırır ve daha fazla çaba göstermeye özendirir.  Diğer yandan, eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik, boyun eğme, aşırı uyum gösterme, yalnızlık, eleştirilere karşı hassas olma, güvensizlik, depresyon, aşağılık duygusu ve sevilmediğini hissetme gibi kavramlarla tanımlanabilir. 


Özgüveni gelişmemiş bireyler kendilerine bir görev verildiğinde, ya da karşılarına başarmaları gereken bir durum çıktığında, bu durumdan kaçmaya çalışabilirler hatta mümkünse bu işleri başka arkadaşlarına, dostlarına yaptırmaya gayret ederler. Mahcubiyet duygusunu yaşamamak için bu çeşit riskli durumlardan sürekli uzak dururlar. Peki böyle bir durumdan kurtulunması için ne yapılması gerekir?

Biz öncelikle ÖZGÜVEN Testleri ile durumu belirliyor daha sonra 

Risk almak:
İç konuşma yapmak:
Kişisel değerlendirme yapmak:
Kendini sevmek
Kendini tanımak
Hedef Koymak
Pozitif Düşünmek:
İyi bir iletişim:
İyi bir ifade yeteneği
Duyguları kontrol etme :

yöntemleri ile geri kazanım sağlıyoruz.

Özgüven için başınızı kaldırıp biraz dik durmanız ve geleceğe güvenle pozitif bir şekilde bakmanız hayatınıza yeni bir ufuk kazandıracaktır.